Estetik, eski Yunanca’da ‘aisthanomai’ kelimesinden türetilmiş olup, Türkçe karşılığı algılamak anlamındadır. Bilindiği gibi algılama; görme, işitme, dokunma, tat ve koku alma duyuları vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Duyular yolu ile gerçekleştiği için de estetiğe, “duyu bilimi” adı da verilmektedir. Literatürde estetik kavramı ile ilgili “güzelliğin felsefesi ve bilgeliği”, “güzel olanın, güzel hislerin bilgisi ve bilimi,” “sanatın doğasını, sanat ve doğa karşısında hissettiklerimizi inceleyen felsefe kolu” gibi birçok tanımlamalar yapılmaktadır. Bu tanımlamalardan da anlaşılabileceği gibi; estetik ile sanat iç içedir. Bir sanat eserine dair estetik bir değerlendirme yapmak ve ondan estetik zevk almak için; öncelikle algısal süreçlerin kapsamı içerisine giren dikkat, ayırt etme, karşılaştırma vb. zihinsel işlemler olmalıdır. “Algı” başlığı altında yer alan bu işlemlerin “estetik” bir özellik kazanarak “estetik algı” şeklinde özelleşmesi için ise, bireyin söz konusu eserin çeşitli özelliklerinin (şekil, renk, form, hareket vb.) farkına varabilme yetisine sahip olması gerekmektedir.

Güzelliğin bilimi olan estetiği, daha somut olarak lale çiçeğinin özellikleriyle ilişkilendirerek de açıklamak mümkündür. Lale; birkaç yaprağı ve mükemmel bir çiçeğiyle başını topraktan çıkardıktan sonra dimdik yukarıya doğru büyüyen uyumlu, hassas, parlak ve albenili bir çiçektir. Bu anlamda laleyi; sadelik, zerafet, asalet gibi nitelikleriyle hem bir estetik nesnesi, hem de bir sanat abidesi olarak yorumlamak mümkündür.

İnsanoğlunun yaratılışından bugüne kadar hangi toplumda ve çağda olursa olsun, kadın, vazgeçilmez bir varlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Eski çağlarda hem işlevsel hem de sanatsal ürünlerde doğurganlığı göz önünde bulundurularak, “ana tanrıça” olarak sembolize edilmiştir. Kadın sembolü seramik ürünlerde idol veya amulet olarak şekillendirilirken başka dönemlerde mermerden heykel ürünü olarak ortaya konmuş; böylece kadının toplumsal açıdan önemi ve onun geçmişten günümüze devam eden sürekliliği vurgulanmıştır. Bu bir anlamda erkek benliğinin hayal dünyasında oluşturduğu eserlerinin arka planında, kadının bazen tanrı olarak ilahlaştırıldığı bazen de sanat eserlerinde estetik bir obje olarak yansıtıldığını göstermektedir. Bunun yanı sıra kadın, hemen hemen her sanatçı ve tasarımcının mitolojide var olduğu şekliyle Tanrıça Venüs (Afrodit) veya Helen; gerçek yaşamda ise toplumsal bir varlık olarak karşılığını güzellik abidesi bir değer olarak bir fenomen şeklinde ya resmedilmiş yada kabartmalara plastik etki veren bir imaj olarak yerleştirilmiştir. Estetik güzelliğin felsefesi ve bilgeliğidir demiştik. Sanatı da kadını da anlamak bilgelik gerektirir. Kadının yaratılışında zaten sanatsal bir incelik ve çok derin bir bilgelik vardır.

Call Now Button Şimdi Ara